Ne güzel şiirsin sen... Her okuduğumda beni benden alıyorsun... Aşk'ın tarifi yok. Aşk herkese başka güzellikler yaşatıyor. Benim gibi sevdiğinden uzak olanlara gelsin bu şiir, kendimi burda hapiste görüyorum. Sevdiklerimiz yanımızda yokken heryer hapis değil mi zaten?
Japonya'da "Melodi Yolu" denilen özel yollar varmış. Üzerinden araç geçtiğinde arabanın gövdesine tekerlekler aracılığıyla müzik tonunda hafif titreşimler ve sesler gönderiliyormuş.
Gezinirken denk geldim bu yazıya tam olarak neredeymiş bulamadım ama ilgimi çekti. Güzel bir fikir olmuş Türkiye'de böyle bir fikir sanıyorum ki olanaksız :).
Ne güzel bir diziydin sen Friends. Bittiğinde çok üzülmüştüm. 2 sene önce izledim zaten bir bölüm 20 dakika sürüyor. Arka arkaya izleyip 10 sezonu çok kısa bir sürede bitirmiştim. O kadar bağımlılık yaptı yani. Hem gülmek, hem sıcacık dostluklar görmek istiyorsanız bu diziyi izlemelisiniz. Yazın tekrar izlemeyi düşünüyorum o kadar seviyorum yani :).
Çocukluk arkadaşı olan Monica ve Rachel, Monica'nın ağabeyi Ross, Ross'un üniversiteden oda arkadaşı Chandler... Chandler'ın ev arkadaşı Joey ve Monica'nın eski arkadaşı Phoebe. Geçmişleri bir şekilde bir yerde kesişen bu 6 arkadaşın yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor.Müthiş bir mizah ile dostluk bağlarının içiçe geçtiği dizideki karakterler, 10 sezona yayılan hikaye boyunca izleyiciyle birlikte büyüyüp olgunlaşıyor.Jennifer Aniston gibi sonradan yıldızlaşacak isimleri kazandıran bir dizi olarak da unutulmazlar arasındadır.
Hani anlamadığınız için çalışamadığınız tek bir konu olur ve sınavda o konudan bir dünya soru gelir diğerlerinden ya hiç ya bir tane gelir ya işte böyle bir gündeyim... Aslında sıkıldım, buraya yazmak istediğim bir konu değildi ama çıkıverdi işte böyle birden... Bir yandan grip belirtileri, yorgunluk var üzerimde...Sınavların ortasında tek kafamı dağıttım yer blog dünyası. İyi ki var tüm bloggerlar :).
Resmin kaydedilme adı "Hiç bir şey imkansız değildir" miş. Düzenlerken farkettim. Hoş bir tesadüf oldu benim için :)
İsveç 372 puanla 2. olurken Türkiye 112 puanla 7. oldu.
Ümidim ilk beşti ama olsun. Ülkeler arası ilişkiler yaktı yine 1 puan bile alamadığımız o kadar çok ülke oldu ki :(. Olsun Can Bonomo hakkını verdi üzerine düşen vazifeyi en güzel şekilde yerine getirdi. Tüm Türkiye'ye adını da duyurdu bedavadan kitle sahibi oldu yani :). Dinliyordum, dinlemeye de devam edicem :).
Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine almıştım bu kitabı. İlk başta dili ağır gelir diye düşünmüştüm. Ama hiç de öyle olmadı. Vuruldum resmen kitaba. Ders aralarında dahi elimden düşürmedim. Bittiğinde ise büyük bir boşluk duygusu oldu içimde. Her kitapta olur bu bende aslında. Bir iki gün kitabı düşünürüm,sindiririm içimde. Bu kitabı sindirmek ise daha uzun sürdü. Derin bir aşk anlatılıyor ama nasıl desem bildiğimiz aşklara hiç benzemiyor! Okunmalı mutlaka.
Buyrun bu da arka kapak yazısı;
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.
Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
Kitabın üzerinde ki deniz kabukları ise ev arkadaşımın hediyesi. Mersin'li kendisi. Denizin ortasında bir Kız Kaleleri var ki resmini gördüğüm anda çok sevmiştim. Kız Kulesi' nin kale versiyonu :). Oraya gittiğinde bu hediyeyi almış bana saolsun :).
Chris Gardner maddi olarak ayakta kalmakta zorlanan ama buna rağmen son derece iyi niyetli ve çalışkan bir aile babasıdır. Karısı, artık içinde bulundukları duruma dayanamayıp evi terkedince oğlu Christopher ile yalnız kalırlar.
Artık bekar bir baba olan Chris, yılmadan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Prestijli bir borsa şirketinde stajyerlik bulur ve ücret almasa da programın sonunda iş ve parlak bir gelecek elde edeceğini umarak kabul eder.Oğlu ile birlikte sokakta kalmasına ve tuvaletlerden düşkünler evine kadar çeşitli mekanlarda barınmaya çalışmasına rağmen Chris, oğlunun sevgisi ile ayakta kalmaya ve var gücü ile çalışmaya devam eder.
Büyük bir sevgi ve mücadele öyküsünün anlatıldığı Umudunu Kaybetme, Will Smith ve gerçek hayatta da oğlu olan Jaden Smith’in etkileyici oyunculuklarına sahne oluyor.
Hep eski fimlerden gidiyorum farkındayım ama sevdiğim filmler deyince aklıma gelenler bunlar. Bu filmi üniversiteden bir hocam tavsiye etmişti 4 yıl önce. İyi ki merak edip izlemişim. Gerek konusu gerekse oyunculuklar mükemmel! Özellikle küçük çocuğun sahnelerinde gözyaşlarınızı tutamayacaksınız. Oyunculuğuna hayret etmekten fırsat bulabilirseniz tabii :).
Dünyada yılbaşından bu yana kullanılan ve denizde 10 metre kadar yükselerek 'uçan adam' görüntüsü sağlayan su sporu 'flyboard' Bodrum'da tanıtıldı.
Düşünsenize hem suyun içindesiniz hem de havada! Bu mekanizma arkadaki jetskiden gelen gazla sağlanıyormuş. Bakınca yapılabilir gibi duruyor -çoğu doğa sporu gibi- ama özellikle daha önce su sporları vs. ile uğraşmamış olanlar için zormuş yapabilmek. Tanıtımda söylediklerine göre en az 10 dakika uğraşmayla ancak denge sorununu aşıp düz durmayı becerebiliyormuşuz :). Videoda ki gibi yunus misali dalabilmek için ne kadar uğraşmak gerekir kim bilir!
Bir gün deneme fırsatım olur umarım :). Haber ve Türkiye'de tanıtım videosu için buraya.
Yaşım çok büyük olmasada dünya o kadar çabuk değişiyor ki çocukluğumu artık "Bizim zamanımızda" diye başlayarak anlatmaya başladım annelerimiz gibi :). Mesela bizim zamanımızda öyle her evde bilgisayar yoktu, hele internet "O da ne?" . Atari oynardık biz mucizevi bir dehayla hazırlanmış aşağıda ki oyuncaklara ise tapardık :). Daha neler var aklıma gelen şimdilik bunlar gözüme çarptı devamı gelecek :).
Bir yandan dönüp bir yandan ağızlarını açıp kapatan bu balıkları tutabilmek tam bir kabiliyet işiydi :).
Bu oyunun sonunda zeki de olurdunuz aptal da yakışıklı da :). Bir oyun hem size bu kadar hakaret etsin hem de deli gibi oynama isteği versin Metin oyuncak firmasını kutlamak lazım :).
Çek, fırlat gitsin. En uzağa fırlatan birinci :).
Bu oyuncağın bir adı vardı sanki. Hatırlayamadım şimdi. Nefesiniz tükenene kadar o top havada duracak yoksa yenilirsiniz :).
Şimdilerde çok az kalan bakkallarda bile görmüyorum bu oyuncakları. Tamamen yok oldular sanırım. Bir yerlerde rastgelmeyi umuyorum...
57. Eurovision Şarkı Yarışması'nın ikinci yarı finalinde Türkiye'yi, ''Love Me Back'' adlı şarkısıyla temsil eden Can Bonomo, 26 Mayıs'ta yapılacak finalinde yarışmaya hak kazandı.
Dün gece Can Bonomo'yu izlerken yerimde duramadım. Bir çok kişinin aksine eurovision katılımından önce dinlerdim şarkılarını. Duyduğumda çok sevinmiştim zaten değişik bir tarzı var çünkü dinlettiriyor kendini. Keza dünde öyle oldu çok sempatikti sahnede. Bir tek resimde de görmüş olduğunuz bir araya gelip gemi yapmalarına takıldım. Biraz basitleştirmiş gibi geldi bana kareografiyi. Belki de zihinde kalıcılık açısından iyi olur böyle düşünülmüştür bilmiyorum. Bir de neden dansçıların hepsi erkek diye bir soru belirmişti kafamda. Öğrendiğime göre denizcilikte gemiye kadın almanın uğursuzluğuna inanılır ya onun içinmiş. İşin özü güzeldi :). Heyecanla yarınki finali bekliyorum.
'Dünyaya Forrest Gump’ın gözleriyle baktıktan sonra bir daha hiç bir şey aynı olmayacak'
Öykümüz düşük I.Q. sahibi Forrest Gump’ın yaşamını ve hayatının aşkı olan Jenny ile
tanışmasını anlatıyor. Film boyunca, Gump’ın aralarında Elvis Presley, Kennedy, Nixon’ın da olduğu
tarihsel kişilerle kaza eseri tanışmasını 50’lerden 70’lerin sonuna kadar gelen bir süre zarfında izliyoruz.
Tek kelimeyle "harika" bir film. Zaten Tom Hanks' in filmlerini oldum olası sevmişimdir. Bu filmin yeri her zaman ayrıdır ama. Farkında olmayarak tarihin önemli olaylarına dahil olan ve bu olaylarda iz bırakan kahramanımız Forrest Gump' ı çok seveceksiniz.
İzlemeyenler varsa şiddetle tavsiye ederim. 140 dakika süren filmin sonunda "Daha yeni başlamıştık ama..." diyeceğinize eminim :):).
Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan senelerinden biri olacak, bu sebeple yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkânınız yoksa bir poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (ya da arabanıza koyun). Arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz yerlere bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir. Aksine çevre için yeni hayattır. Tabiat, hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler.
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir! Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda tabiata başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu ispatlanmış. En büyük israflardan birisi; meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, memleketimiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet... Daha yeşil bir memleket için, daha temiz hava için, toprak kaymasına mani olmak ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım.
Bu hareket TEMA tarafından başlatıldı ve şuurlu toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor. Tabiata yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Evet yaşım çok büyük değil. 90' lar 12 yaşıma kadar sürdü ama herşeyiyle hatırladığım bir dönem. Belki de o zamanlar çok mutlu olduğum içindir... Özellikle şarkılar, hala favori parçalarımı oluşturuyorlar. Yeni şarkılardan dinlediklerim sayılıdır. O zaman çıkan şarkılar kadar anlamlı değiller ama. 90' lar keşke hiç bitmeseymişsin :).
Şu anda duygusalım biraz sanırım baktımda hep slov parçaları paylaşmışım. Daha aklıma gelen o kadar çok parça var ki ama şimdilik bu kadar yeter diyorum. Hareketlileri de ayrı bir başlıkta paylaşırım artık zira Yonca Evcimik sanki bas bas bağırıyor hani ben nerdeyim diye :).
Daha önce ki yazımda yeni başlayan puzzle tutkumdan bahsetmiştim. Bugün ikincisi de bitti sonunda :). Bu puzzle ı yapmam biraz uzun sürdü bu defa araya tatiller sınavlar girdi... Ama artık bitmeliydi ve bitti :). Yapım aşamalarını fotoğraflayarak gif haline getirdim. Fotoğrafları hep aynı şekilde çekemediğimden biraz kaymalar var ama bu halide hoşuma gitti :).
Bu da son parçayı takarken... Sonuç "Mutluluk" :)...
Kahire'de Halı Pazarı, Charles Robertson (1500 parça)
Bir önceki yazım için araştırma yaparken çıktı bu resim karşıma. Lisa Carney tarafından tasarlanmış. Bir bu eksikti diyorum başka da bir şey demiyorum :)
Dışarıda deli gibi yağmur yağıyor, hatta arada doluya çeviriyor ilkbahar mı sonbahar mı belli değil :). Bende evimde müziğimi açmış camın önünde oturarak hayaller kuruyorum. Çok fazla hayalim var aslında -kimin yok ki- bunlardan biri de dalış yapmak. Ama hep korkutucu gelir bana tüple dalmak. Tüp kullanmayıp dalınabildiğini iki gün üst üste televizyonda gördüm. İlk olarak Tv8' de yayınlanan Gülhan'ın Galaksi Rehberi adlı programda Gülhan kafasında astronot başlığı gibi bir şeyle suya dalmıştı. Sonuna yetiştim yeterli bilgi alamadım. İkinci olarak da Survivor programında karşıma çıktı. Oyunu kazanan ünlülere ödül olarak bu harika deneyimi yaşattılar. Nasıl içim gitti anlatamam. O başlık kafanıza takılıyor, sizi suyun dibine indiriyor -ağırlığından dolayı- ve denizin dibinde yürümeye başlıyorsunuz balıkların arasında. Çok güzel, yazarken bile içim gitti :(. Çok araştırdım ve en sonunda buldum bu dalış tarzına helmet -kask- la dalmak deniyor. Yurtdışında bir çok sayfa karşıma çıkarken Türkiye'de bulamadım! Yok demek istemiyorum, bence ben bulamadım -lütfen öyle olsun :(-. Doğa sporları sayfalarında hep motor kaskları çıktı karşıma. Survivor videosunda kaskın üzerinde bulunan firmanın logosuyla aratmıştım " Aquanautas" incelemek isteyenler için.
İngiltere’de yol bulma derdini tamamen sona erdirecek bir ayakkabı üretildi. GPS teknolojisine sahip ayakkabının burnunda bulunan ekranda ışıklı yön okları var. Ayakkabının dilinin arkasındaki ekrana, gitmek istediğiniz yerin koordinatlarını giriyorsunuz, oklar ışık ve sesli olarak sizi o noktaya yönlendiriyor. Fiyatı 185 dolar.
Teknoloji bize daha neler göstereceksin bakalım. Artık şaşırmıyorum yapılanlara :)
Küçükken evimizin yakınında ki küçük parkta kavak ağaçları vardı. O parkı simgelerdi sanki kavaklar. Yazın kar yağıyor diye sevinirdim :). Her yerde bolca pamukçuk olurdu. Sonra alerjik etkisi var diye kestiler hepsini. Üzüldüm ama zararı varmış zaten diye fazla umursamadım. Bu gün bolca polen gördüm dışarıda bu konuda bir yazı yazayım önce biraz bilgi sahibi olayım diye bakarken kavak ağaçlarının suçsuz olduğunu öğrendim (!). Yaydıkları pamukçuklar polen değil, dişi kavakların tohumlarını uzaklara taşıyan paraşütlermiş. Nadiren alerjiye sebep olurlarmış. Yazık olmadı mı şimdi onca kavak ağacına :(. Devamını okumak isteyen buradan ulaşabilir yazının tümüne.
Her zaman ön yargıyla yaklaşmışımdır hint filmlerine. Tek aklıma gelen dans edip şarkı söyleyen insanlardır çünkü. Bu ön yargımı kıran iki film izledim. Hint filmi olduğu için hiç bakmazdım ama imdb puanlarını görünce merakımı yenemedim. İyi ki de merak etmişim zira en çok beğendiğim filmler arasında yerlerini aldılar. Bu demek değil ki şarkı söylemiyor dans etmiyorlar ikiside mevcut ama rahatsız etmiyor hatta eğlendiriyor bu bölümler.
Gelelim filmlere;
Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar) filmde harfleri ve sayıları algılama problemi yaşayan bir çocuğun -Ishaan- hayatı anlatılıyor. Sabır ve ilginin önemine dikkat çekilen filmde zaman zaman Ishaan' ın renkli hayal dünyasına yolculuk yapıyoruz. 165 dakika sürüyor film, gözünüz korkmasın sıkılacağınızı düşünmüyorum. Filmle ilgili detaylı bilgiye ve fragmana buradan ulaşabilirsiniz.
İkinci filmimiz; 3 Idiots, mühendislik okulunda okuyan üç öğrenciyle ilgili. Bazı bölümlerini çocukça bulsamda filmin sonunda ki beğenimi etkilemedi. Bilgiler burada ve fragman.
Çok dinlerdim Yıldız Tilbe'yi. Her albümü ezberimde bağıra çağıra söylerdim hemde. Son albümü hoşuma gitmeyince eskilerden devam ettim. Ama artık eskisi kadar dinlemiyorum. Çok canım çekerse daha çok efkarlı vakitlerde :). Bu albüm çıkalı bir kaç ay olmuş şarkıyı yeni keşfettim. Güzel olmuş beğendim iki farklı tarz akustik versiyonda birleşmiş güzel bir çalışma çıkmış ortaya. Dinlemenizi tavsiye ederim.
Çok özenirim hobisi olan insanlara. Yani kitap okuma aşığıyım öyle basit hobilerden bahsetmiyorum. Eskiden özellikle lise ve ortaokul yıllarımda çok anket yaptığım olmuştu. Her ankette olmazsa olmaz sorudur "Hobileriniz" şimdi çok komik geliyor. Cevaplar da %99 hiç sekmez: "Kitap okumak, müzik dinlemek, arkadaşlarımla vakit geçirmek..." şimdi bile böyle olduğuna bahse girerim :). Lise dönemini atlattıktan sonra üniversite yıllarımda gerçekten "hobim" olsun istedim. Klüp açısından da çok zengindi üniversitem. Ben kendime birini uydurabilseydim iyi olacaktı ama olmadı. Dağcılık klübünü denedim gerçekten çok zevkliydi. Doğa gezileri, ufak çapta tırmanış ve inişler. Ama işi ciddiye bindiremedim biraz yükseklik korkusuyla beraber nazik yapım fazlasını kaldıramadı :).Trekking tam bana göre aslında doğayla iç içe yürü, resim çek. Eh ama bunun yağmuru var, çamuru var, sınav dönemi var, para sıkıntısı var derken uzaklaştım tamamen. Tiyatroculuk bana göre değildi, yönetim klüplerinde fazlasıyla siyasi gruplaşmalar mevcuttu... Ebru yapmaya çok heveslendim bırakılan numaralardan sonra geriye dönüş yapılmadı bende koşturmadım peşinden o da kaldı. Resim çizmek, özellikle yağlı boya resimler yapmak isteği geldi böyle bir klüp yoktu kursta bulamadım -yahu ne kadar mazeretli bir insanım ben utandım kendimden şunları yazarken :)-. Derken derken bir şekilde puzzle dünyasına girdim. Yapmaktan gerçekten çok keyif aldığım -bazen delirtsede- bir hobim olmuş oldu sonunda. İlk puzzle ımı gerçekten çok severek seçtim öyle ki; alıp bitirene kadar masaüstümün arka planı olarak kaldı resim. Şuan da da duvarımı süslüyor :). Alana kadar her bir karesini ezberlemiş durumdaydım, nasıl bir istekle yaptığımı anlatamam. O ufak ufak 1000 parça kendi başına anlamsızlık içerisindeyken her parçayı doğru yere taktığımda ortaya çıkan resim ve bunu kendi başına yapmak -yapabilmek- beni resmen büyüledi. Tutkunu oldum kısacası. Benim gibi mazeretlerle yüklü bir insansanız evde oturup yapılabilecek en güzel hobi gerçekten. Her tamamlanan bölümde duyulan haz ilk etapta çekilen zorluklara gerçekten değer. Zorluk diyorum çünkü ilk kutuyu açtığımda o kadar gözümde büyümüştü ki. Öncelikle sabırla tek tek kenar olan parçalar ayrılır. Bunlardan puzzle ın çerçevesi oluşturulur. Daha sonra tüm parçalar teeeek tek renk gruplarına ayrılır. Bunlarda kendi içlerinde şekil sırasına sokulur :). Böyle anlatınca yorucu geliyor gerçekten ama sonrası için bu zor başlangıç adımlarına bin kere değer. Sonra kenarlardan renk gruplarına göre giderek parçalar bütünleştirilmeye başlanır. Ortalarda belirgin şekiller varsa zaten ele geldikçe kendilerini belli eder ve ayrı şekiller oluştururlar. Yavaş yavaş bütüne ulaşılır. Sabır, emek, dikkat isteyen bir iş. En sonunda yapıştırıp duvara astığınızda gelip gidip bakacağınız bir tablo aynı zamanda, emekle örülmüş...
Çok anlattım o aşık olduğum ilk puzzle ımı paylaşmasam olmaz şimdi.
Bu kedi 39 kilo! İnanamadım yahu ne yedirdiniz kediye. Bir kaç kedi birden alsaydınız bari 5 kedilik filan yemiş hayvan resmen... Evet obeziteden ölen kedi, çok garip bir haber gerçekten..
Küçüklüğüm kediler içinde geçti. Evde de baktım bahçede de. Çok sevdiğimi söylememe gerek yok herhalde :). Ah neler çekti o kedicikler abimle benden. Evin içinde koşturup dururduk yorgunluktan kenara köşeye saklanırlardı en sonunda. Kaset kaplarından labirent yapar içlerine atardım yavruları, ne bekliyorsam sanki düzgünce çıkışı bulacak,devirir kaçarlardı haliyle :). Annem bir müddet sonra dayanamadı evde sürekli kedi görmeye birlikteliklerimiz bahçede devam etti en sonunda :). Şimdi de çok istiyorum şöyle küçücük yavru bir kedicik. Onun sıcaklığıyla uyumak ne harika olurdu... Ama alamıyorum :(.